Biyoloji Hikayesi Duyuruları  |  Geçmiş Yıllarda Çıkmış Sorulara Konu İçerisinden Ulaşabilirsiniz.  |  9. 10. 11. ve 12.Sınıf Biyoloji Dersi 1.Dönem 2.Yazılı Açık Uçlu Yazılı Hazırlık Soru Örnekleri Dokümanlar Sayfasına Yüklenmiştir.  |  Tüm Sınıfların 1.Dönem 2.Ortak Yazılı Senaryoya Uygun Örnek Soruları MEB Tarafından Yayınlanmıştır. Konu içerisinden, Çalışma Sorularından, Soru Bankasından veya Dokümanlar sayfasından ulaşabilirsiniz.  |  Maarif Modeli Temaları İçerisinde Bulunan Karekod Belgelerinin Çözümlenmiş Örneklerine Dokümanlar Sayfasından Ulaşabilirsiniz.  |  Soru Bankası Sayfamızdan Konular Bazında Oluşturacağınız Çoktan Seçmeli Testlerle Kendinizi Sınavlara Hazırlayabileceksiniz.  |  Ders Kitabında Bulunan Ölçme ve Değerlendirmeler ile Yönergelerin Çözümlerine Konuların İçerisinden Ulaşabilirsiniz.  |  Sitemizdeki Konular Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatına ve Öğrenme Çıktılarına Uygun Olarak Hazırlanmıştır.  | 
Bitkide Organlar Konusuna Ait Sayfa

Konu Detayı Sayfası

Bitkide Organlar

12.Sınıf

Bitki Biyolojisi

Bitkilerin Yapısı

22669

Bitkide Organlar

► Bitkiler temelde kök, gövde ve yapraklar olmak üzere üç organa sahiptir. Bunların dışında; eşeyli üremeden sorumlu çiçek, tohum ve meyve gibi yapılar da taşırlar.

► Kök; bitkinin kök sistemi içinde yer alırken gövde ve yapraklar sürgün sistemi içinde yer alır.

1. Kök

► Kök; kara hayatına uyum sağlamış bitkilerde, gövdenin ters yönünde, yer çekimi doğrultusunda toprak içine doğru büyüyen bitki organıdır.

► Kloroplast taşımadığı için fotosentez yapmaz.

Kökün Görevleri

► Bitkiyi toprağa bağlar.

► Topraktan bitkinin ihtiyacı olan su ve minerallerin alınmasını sağlar.

► Bazı bitkilerde besin depolar, hormon salgılar, amino asit sentezler, gövdenin dik durmasını sağlar.

Kökün Oluşumu

► Bitki tohumunun uygun koşullarda çimlenmesi ile embriyonik kök oluşur.

► Embriyonik kökte oluşan ilk yapıya Kök Taslağı (radikula) denir.

► Radikulanın gelişimi ile ortaya çıkan ilk köke Ana Kök denir.

► Ana kökün dallanması ile toprak altında Yan Kökler gelişir.

► Böylece kökün genişlemesi ile, bitkinin madde alma ve toprağa tutunma yüzeyi artar.

► Daha sonra kök ucunda bulunan apikal (uç) meristem mitoz bölünmeler ile primer dokuları oluşturur ve kökün boyca uzaması gerçekleşir.

Kökün Boyuna Kesiti ve Bölümleri

► Kökün boyuna kesitinde net sınırlar ile ayrılmayan dört bölge bulunur. Bunlar;

1. Kaliptra (Kök Şapkası)

2. Hücre Bölünme Bölgesi

3. Uzama Bölgesi

4. Olgunlaşma (Farklılaşma) Bölgesi

1. Kaliptra (Kök Şapkası)

► Kök ucu meristemini koruyan yapıdır.

► Bu bölgeyi yüksük şeklinde sarar ve kökün toprak içinde büyümesi sırasında kök ucunu korur.

► Canlı, gevşek yapılı, parankimatik hücrelerden oluşan bir yapıdır.

► Hücre çeperlerinde jelatinimsi bir madde olan Müsilaj bulunur. Müsilaj maddesi kaliptra hücreleri tarafından oluşturulur. Görevi; kök ucunun toprak içinde zarar görmeden kayarak uzamasını sağlamaktır.

2. Hücre Bölünme Bölgesi

► Bu bölgede primer meristem hücreleri bulunur.

► Primer meristem hücreleri kök ucunda sürekli bölünebilme yeteneğine sahiptir ve kaliptra tarafından korunur. Kaliptra hücreleri bu kısımda üretilir.

► Bu bölgenin uç kısmına Büyüme Konisi denir.

► Bu bölgede bulunan kök apikal (uç) meristem dokusu primer dokuları oluşturur. Primer dokular kök gelişim sürecinin ilk dokularıdır.

► Apikal meristem hücreleri farklılaşarak ilk iletim dokusunu oluştururlar.

3. Uzama Bölgesi

► Uç meristem hücrelerinin bölünerek oluşturduğu yeni hücreler hızla dikey yönde büyür. Bu hücrelerin hacimleri ve uzunluklarında artış olur. Böylece kökün uzaması sağlanır.

► Buradaki hücreler bölünmezler. Uzama bölgesi; hücre uzamasının görüldüğü bölgedir.

4. Olgunlaşma (Farklılaşma) Bölgesi

► Bu bölgedeki hücreler farklılaşarak değişik hücre tiplerine dönüşürler.

► Örneğin; epidermis hücrelerinin bir çoğu dışa doğru uzayarak kök emici tüylerini oluşturur. Bu nedenle bu bölge su ve minerallerin topraktan emildiği bölgedir.

► Olgunlaşma bölgesinin en dış tabakasındaki hücreler epidermis tabakası olarak farklılaşırken, en içteki hücreler ise ksilem ve floemden oluşan merkezi silindiri oluşturur.

► Merkezi silindir ile epidermis arasında kalan hücreler temel doku (parankima gibi) olarak farklılaşır.

Kökün Enine Kesiti ve Bölümleri

► Kökün yeni gelişen olgunlaşma bölgesinden enine kesit alınırsa dıştan içe doğru;

1. Kök Emici Tüyleri

2. Epidermis

3. Korteks

4. Endodermis

5. Merkezi Silindir yapıları görülür.

1. Kök Emici Tüyleri: Bitkinin kök yüzey alanını artırarak, su ve minerallerin emilmesini sağlar. Ayrıca topraktan emilen suyun mineral içeriğini kontrol ederek zararlı olanların hücreye girişini önler. 

2. Epidermis: Kök emici tüylerini oluşturan en dış tabakadır. Kök epidermisinde kütikula tabakası bulunmaz. Tek çenekli (monokotil) ve çift çenekli (dikotil) bitkilerin köklerinde en dışta epidermis tabakası bulunur.

3. Korteks: Epidermis ile merkezi silindire arasında kalan bölümdür. Korteks parankima hücrelerinden oluşur. Kortekste bulunan parankima hücreleri ince çeperli, hücreler arası boşlukları fazla olan hücrelerdir. 

4. Endodermis: Korteksin en iç tabakası endodermistir. Endodermis; topraktan alınan su ve minerallerin merkezi silindirde bulunan iletim dokusuna (ksileme) seçilerek geçişini kontrol eden ve denetleyen seçici bir engeldir. Tek sıralı hücre tabakasından oluşur. Endodermisin iç tarafında Periskl denen bir yapı bulunur. Periskl endpdermise komşudur. Meristematik özellik taşıyan, tekrar bölünebilen hücrelerden oluşmuştur. Periskl yan kök oluşumunu sağlar. Ayrıca lateral (uç) meristemin oluşmasında ve topraktan su ile alınan iyonların odun (ksilem) borularına taşınmasında görev alır. Periskl'ın hemen altında ksilem ve floemden oluşan merkezi silindir bulunur.

5. Merkezi Silindir: İletim demetlerini (ksilem ve floem) taşıyan bölümdür. Merkezi silindirde; iletim demetlerinin dizilişi tek ve çift çenekli bitkilerde farklıdır. Tek çenekli bitki kökünde kapalı iletim demeti, çift çenekli bitki kökünde ise açık iletim demeti bulunur.

Tek ve Çift Çenekli Bitki Kökünün Enine Kesiti ve Özellikleri
Çift Çenekli (Çok Yıllık) Bitki Kökü Tek Çenekli (Tek Yıllık) Bitki Kökü
Ksilem; kökün merkezinde yıldız şeklindedir. Floem; ksilemin yıldız şeklindeki kolları arasında yerleşmiştir. Kambiyumun bölünen hücreleri merkeze doğru ksilemi, çevreye doğru floemi oluşturur. İletim demetleri (merkezi silindirde) düzensiz olarak dağılmıştır. (Kambiyum bulunmadığı için) Ksilem ve floem öz bölgesinin etrafına dizilmiştir.
Ksilem ve floem arasında kökün enine kalınlaşmasını sağlayan demet kambiyumu bulunur. Böylece sekonder büyüme ile kökte enine kalınlaşma gerçekleşir. Kökte demet kambiyumu bulunmaz. İletim demetlerini kökteki parankima hücreleri oluşturur. Sekonder büyüme görülmez.
Merkezde öz bölgesi yoktur. Merkezde öz bölgesi bulunur.
Açık ileti demeti bulunur. Kapalı iletim demeti vardır.
Tek Yıllık (Otsu) ve Çok Yıllık (Odunsu) Bitki Köklerinde Ortak Olan Yapılar 

► Epidermis, Korteks, Endodermis, Merkezi Silindir, Floem ve Ksilem

► Tek çenekli bitkiler genellikle otsu bitkilerdir. Çift çenekli bitkiler ise hem otsu hem de odunsu yapıda olabilirler.

► Ortak olmayan yapılar ise demet kambiyumu ve öz bölgesidir.

Kaspari Şeridi

► Endodermis; korteks ile merkezi silindiri birbirinden ayıran kısımdır. Korteks ile iletim dokusunun yer aldığı merkezî silindir arasında madde girişini kontrol eden bir engel oluşturur.

► Su ve minerallerin endodermis tabakasından seçilerek geçmesinin nedeni, hücre duvarlarının su geçirmez bir madde olan süberinle kaplı olmasıdır.

► Süberinle kaplı olan bu kısımlara Kaspari Şeridi denir.

Periskl

► Periskl, canlı ve ince çeperli parankima hücrelerinden oluşmuştur.

► Periskl; meristematik (bölünür) karakterde bir dokudur.

► Bir veya birkaç sıra hücre tabakasından oluşur.

► Bütün tohumlu bitkilerde yan kökler perisikldan oluşur.

Kök Çeşitleri

Kökler yapılarına ve görevlerine göre iki gruba ayrılırlar.

1. Kazık Kök

2. Saçak Kök

1. Kazık Kök

► Ana kök iyi gelişmiş, kalınlaşmış ve toprağın içine doğru uzanmıştır.

► Periskldan oluşan yan kökler ise ana köke bağlı ve az gelişmiştir. Bunlar çift çenekli bitkilerde bulunur.

► Ispanak, ebegümeci, fasulye, havuç, lahana, bakla, bamya, gelincik, gül gibi çift çenekli bitkiler ile ve çam gibi açık tohumlu bitkilerin kökleri kazık köktür.

► Kazık kök sistemine sahip bitkiler, karasal ve kurak ortamlara uyum sağlamada daha başarılı bitkilerdir.

2. Saçak Kök

► Ana kök fazla gelişmemiştir. Bitki gövdesinin tabanından gelişen yan kökler ana kökle yaklaşık olarak aynı kalınlıktadır.

► Çimen gibi otsu bitkilerdeki saçak kökler, bitkiyi toprağa sıkıca bağlar. Bunlar tek çeneklilerde bulunur.

► Saçak kökler, iyi bir yer örtüsü oluşturduklarından erozyonun önlemesinde de oldukça önemlidirler.

► Buğday, arpa, mısır, soğan, pırasa, sarımsak, yulaf gibi tek çenekli bitkilerde saçak kök bulunur.

Depo Kökler

Bazı bitkilerin kökleri özelleşerek besin depo ederler. Besin depo eden bu köklere Depo Kökler denir. Bu bitkilerin kökünü besin olarak tüketiriz. Örneğin; havuç, şalgam, turp, kereviz, pancar gibi.

2. Gövde

► Bitkinin toprak üstünde kalan sürgün sistemidir.

► Yaprak, çiçek, yan dallar, meyve ve tomurcuk gibi yapıları taşır.

Temel görevi; köklerden alınan su ve mineralleri ksilem ile yapraklara, yapraklarda oluşan organik bileşikleri de floemle bitkinin diğer bölümlerine taşımaktır. Yani madde iletimini sağlar.

► Gövde ayrıca; bitkiyi dik tutar, bazı bitkilerde su veya besin depolar, bazı genç gövdeler fotosentez yapar.

► Gövdede iletim demetleri iyi gelişmiştir. Yapraklar fotosentez ile sentezledikleri besini gövde aracalığı ile diğer organlara iletir.

► Genç bitki gövdeleri kloroplast taşıdıkları için fotosentez yapabilirler.

► Bazı bitkilerin gövdeleri; depolama, tırmanma, eşeysiz üreme gibi görevleri yapmak üzere özelleşmiştir.

► En gelişmiş gövde çiçekli bitkilerde bulunur.

Bitki Gövdesinde Bulunan Yapılar

1. Gövde üzerinde bir yaprağın çıktığı noktaya Nodyum (Düğüm) denir. İki nodyum arasında kalan bölgeye ise İnternodyum (Düğümlerarası Bölge) adı verilir.

2. Gövde ekseni üzerinde yan dalların oluşumunu sağlayan tomurcuklar bulunur. Bunlara Yanal Tomurcuk denir. Yanal tomurcukta bulunan meristemlerin bölünmesi ile gövdede yaprak taşıyan dallar oluşur. Yapraklar ve yan dallar daima nodyumlardan gelişir. Yan dallar ile, yaprak ve üreme organları için tutunma yüzeyleri oluşturulur.

3. Gövde ucunda bulunan Tepe Tomurcuğu sayesinde gövde boyuna uzar. Burada uç meristem hücreleri bulunur. Tepe tomurcuğu koruyucu pullarla korunur. İlkbaharda tepe tomurcuğunu koruyan pullar dökülür, yeni bir primer büyüme başlar. Tepe tomurcuğu bir yıl büyüdükten sonra tekrar koruyucu pullarla kaplanır. Bitkinin boyca uzaması güneş ışığından daha çok faydalanmasını sağlar.

► Tepe kısmından budanan bitkiler boyca uzayamaz. Bunun nedeni tepe tomurcuklarının zarar görmesidir.

Apikal Dormansi; tomurcukların uyku halinde kalmasıdır. Gövde üzerindeki tomurcukların faaliyetleri mevsime bağlıdır. Mevsim koşullarına göre tomurcukların bir kısmı aktifken bir kısmı pasif kalır ya da uyur.

► Tepe tomurcuğunun, yanal tomurcukların gelişmesini engellemesi Apikal Dormansi olarak adlandırılır.

► Bu durumda yanal tomurcuklar dormansi (uyku hali) durumuna geçerek tepe tomurcuğunun aktif olması ile bitki boyca uzar.

► Uyuyan tomurcuklar; herhangi bir yaralanma ya da budama durumunda tekrar uyanarak yeni sürgünler oluşturabilirler.

Gövde Çeşitleri

Yüksek yapılı bitkilerde iki çeşit gövde bulunur. Bunlar;

1. Otsu Gövde

2. Odunsu Gövde

1. Otsu Gövde

► Bir ya da iki yıllık otsu bitkilerin gövdelerine Otsu Gövde denir.

► Otsu gövdede koruyucu doku Epidermistir. Epidermis kütikula ile çevrilidir. Karasal bitkilerde gövde epidermisinde stoma bulunur. Yeşil otsu gövdeler kloroplast taşır ve fotosentez yaparlar.

► Otsu bitkiler tek çenekli (monokotil) ve çift çenekli (dikotil) olabilirler.

Otsu Tek Çenekli Bitkiler

► Buğday, mısır, lale, zambak, çim örnek verilebilir. Otsu gövdelerde boyca büyüme (primer büyüme) görülür. Genelde enine kalınlaşma (sekonder büyüme) gerçekleşmez. Bunlarda odun ve kabuk gibi yapılar bulunmaz.

Gövdenin enine kesitinde dıştan içe doğru;

- Epidermis (koruyucu doku)

- Destek ve Parankima Doku

- Parankimada düzensiz dağılmış iletim demetleri bulunur.

- İletim demetlerinden floem dışta ksilem ise içte yer alır.

- Demet kambiyumu dokusuna rastlanmaz. Kambiyum olmadığı için enine büyüme (sekonder büyüme) olmaz. Sadece primer büyüme görülür.

► İletim demetlerini parankima hücreleri (iletim parankiması) oluşturur. Ayrıca tek çeneklilerde; korteks tabakası ve öz bölgesi bulunmaz. Çoğunlukla tek yıllık bitkilerdir.

Otsu Çift Çenekli Bitkiler

► Ayçiçeği, papatya, bezelye, mercimek, nohut gibi bitkiler örnek verilebilir.

► Aslında çift çenekli bitkilerin büyük çoğunluğu odunsudur.

Çift çenekli otsu gövdenin enine kesitinde dıştan içe doğru;

- Epidermis (Koruyucu Doku)

- Korteks

- İletim Demetleri (floem, ksilem)

- Kambiyum

- Öz Bölgesi bulunur.

► Epidermis gövdeyi dış etkilerden korur.

► Korteks; epidermis ile merkezi silindir arasında yer alır. Kortekste parankima, kollenkime, sklerenkima bulunur. (Temel doku)

► İletim demetleri; halka oluşturacak şekilde düzenli yerleşmiştir. Ksilem ile floem arasında kambiyum bulunur. Kambiyum; dışa doğru yeni floemi merkeze doğru yeni ksilemleri oluşturur.

► Öz bölgesi ise; parankima hücrelerinden oluşur.

Tek - Çift Çenekli Otsu Bitki Gövdesi Karşılaştırma Tablosu
Tek Çenekli Otsu Bitki Gövdesi Çift Çenekli Otsu Bitki Gövdesi
Kambiyum bulunmaz. Kambiyum bulunur.
İletim demetleri düzensiz dağılmıştır. İletim demetleri düzenlidir.
Gövdede enine kalınlaşma görülmez. Gövdede enine kalınlaşma görülür.
Örnek; Buğday, mısır, lale, zambak, çim Örnek; Ayçiçeği, papatya, bezelye, mercimek, nohut

2. Odunsu Gövde

► Açık tohumlu bitkiler (kozalaklılar) ve çift çenekli (dikotil) bitkilerin çoğu odunsu gövdeye sahiptir.

► Koruyucu doku Peridermdir. Peridermde lentiseller (kovucuk) bulunur.

► Hücre çeperinde lignin (odun özü) birikir.

► İletim demetleri arasında Kambiyum bulunur. İletim demetleri düzenli sıralanmıştır.

► Odunsu gövdede enine kalınlaşma (sekonder büyüme) görülür.

► Bitki gövdesinin farklı kısımlarında aynı anda primer ve sekonder büyüme görülür.

► Gövde ucunda primer meristem boyuna uzamayı sağlar.

► Gövdede kambiyum (sekonder meristem) ksilem ve floemi oluşturarak sekonder büyümeyi sağlar.

Gövdede Primer Büyüme

► Gövde ucunda bulunan uç meristem hücreleri tarafından sağlanır.

► Açık ve kapalı tohumlu bitkilerin tamamında görülür.

► Primer büyüme bitkilerde yaşam boyu sınırsız büyümeyi sağlar.

Gövdede Sekonder Büyüme 

► Gövdenin enine büyümesi ve kalınlaşmasını sağlar.

► Lateral (yanal) meristeme ait kambiyum dokusu tarafından gerçekleştirilir.

► Açık tohumlu (kozalaklı), odunsu çift çenekli ve bazı otsu çift çenekli bitkilerde sekonder büyüme görülür.

► Sekonder büyümede; demet (damar=vasküler) kambiyum ile mantar kambiyumu görev yapar.

► Demet kambiyumu; kök ve gövdede sekonder büyümeyi sağlarken ayrıca iletim doku elemanları olan ksilem ve floeminde oluşmasında görev yapar.

► Mantar kambiyumu; sekonder floemin dış kısmında yer alır ve mantar hücrelerini üretir.

Sekonder büyümede sırasıyla şu olaylar gerçekleşir:

- Floem ile ksilem arasında kalan bazı parankima hücreleri, hormonların etkisi ile tekrar bölünme özelliği kazanarak demet kambiyumunu oluşturur.

- Henüz odunlaşmamış genç gövdenin birincil floemi ile birincil ksilemi arasında demet (vasküler) kambiyum bulunur.

- Demet kambiyumdaki hücrelerin bölünmesi ile; gövdenin merkezine doğru sekonder ksilem, kabuk bölgesine doğru sekonder floem oluşur.

- Enine büyüme nedeni ile korteks ve epidermis dokusu bu gerilime dayanamaz ve parçalanır. Böylece mantar kambiyumu oluşur.

- Mantar kambiyumuna ait hücrelerin bölünmesiyle de mantar doku oluşur.

- Oluşan mantar doku hücreleri süberin denilen mumsu bir madde üreterek sertleşir ve cansızlaşır.

- Bu cansız hücreler parçalanan epidermis dokularının yerini alan peridermin oluşmasını sağlar.

- Ağacın dış kısmında bulunan mantar doku; bitkiyi mekanik etkilerden ve hastalık yapıcı patojenlerden korur.

- Oluşan mantar tabakası + mantar kambiyumu = peridermi oluşturur.

- Periderm; sekonder floem ile birlikte gövdedeki kabuğu oluşturur.

Gövdede Yaş Halkalarının Oluşumu

► Ilıman bölgelerde yaşayan ağaçların gövdesinden enine kesit alındığında iç içe bir çok halka görülür.

► Bu halkaların oluşumunda lateral (yanal) meristem görev yapar.

► Bu halkaların her biri bir yıl içinde oluşan ksilem dokudur. Bunlara yaş halkaları adı verilir.

► Gövdenin içinde merkeze yakın olan halkalar yaşlı, dış kabuğun hemen altındaki halkalar ise gençtir. Yani kabuğun altındaki halkalar en son oluşmuş yeni halkalardır.

► Ağaçlar genellikle ilkbaharda büyümeye başlar. Sonbarda ise genellikle büyüme durur.

► Büyüme mevsiminde; ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere iki kez odun (ksilem dokusu) oluşur.

► İlkbaharda oluşan odunun hücre çeperleri ince ancak hücreleri büyüktür.

► Sonbahar odununun hücre duvarları kalın hücreleri ise daha küçüktür.

► İlkbahar büyüme mevsiminin başlangıcı sonbahar ise büyüme mevsiminin sonunu ifade eder.

► İlkbahar odununun yoğunluğu sonbahar odununkinden daha azdır.

► Bu yoğunluk farkından dolayı; ilkbahar odunu açık renkli sonbahar odunu ise koyu renkli halkalar şeklinde görülür.

► İlkbahar ve sonbaharda oluşan açık ve koyu renkli halkalar ağacın bir yaşını gösterir.

► Böylece yıllık halkalar sayılarak ağacın yaşı tahmin edilebilir.

Gövdesini Besin Olarak Tükettiğimiz Bitkiler

Patates ve yer elması gibi bitkilerin toprak altı gövdeleri besin olarak tüketilir.

Yaprak

  • Yapraklar; bitkilerin fotosentez, terleme ve gaz alışverişini en etkin biçimde gerçekleştiği organdır.
  • Gövde ve dallarda yanal tomurcuklardan gelişir.
  • Gövdeden çıkan yapraklar farklı şekillerde olabilir.
  • Genel olarak bir yaprak,

  1. Genişlemiş bir yaprak ayası ve
  2. Bir yaprak sapından oluşur.

Yaprak Ayası

  • Yaprağın geniş, ince ve yassılaşmış olan büyük bölümüdür.
  • Yaprak ayasının genişliği, bitkinin yaşadığı ekolojik bölge hakkında fikir edinmemizi sağlar.
  • Kurak ortam bitkilerinde yaprak ayasının yüzeyi, küçülmüştür.
  • Böylece bitkiler, daha az su kaybeder ve bitkilerin hayatta kalma şansları da artar.
  • Nemli ortam bitkilerinde ise yaprak yüzeyleri oldukça geniştir.
  • Bu nedenle bitkiler, hem Güneş ışığından daha fazla yararlanır hem de daha fazla terleme yapabilir.

Yapraklı Bitkilerde Boşaltım

  • Bazı bitkiler; yaprak hücrelerinde kofulda biriktirdikleri atık maddeleri, yapraklarını dökerek bitkiden uzaklaştırır.
  • Bundan dolayı yaprak dökümü boşaltım kabul edilir.

Tek ve çift çenekli bitkilerde yapraktaki damarlanma farklılığı

  • Tek ve çift çenekli bitkilerde yapraktaki damarlanma farklılık gösterir.
  • Tek çenekli bitkilerde yaprak ayası, kalın bir orta damar ve orta damara paralel uzanan yanal damarlara sahiptir.
  • Çift çenekli bitkilerde ise yapraktaki kalın olan ana damarlar, dallanarak ağsı bir damarlanma oluşturur.

Yaprağın Tabakaları

  • Yaprak ayasının enine kesiti mikroskopta incelendiğinde yaprağı üstten ve alttan kuşatan epidermis hücreleri görülür.
  • Yaprağın üst yüzeyini döşeyen hücre tabakasına üst epidermis, yaprağın alt yüzeyini döşeyen hücre tabakasına da alt epidermis denir.
  • Bu hücreler, renksiz olduklarından Güneş ışığını geçirerek alttaki kloroplastlı hücrelere ulaştırır.
  • Karada yaşayan bitkilerin çoğunda üst epidermisteki stoma ya çok az sayıda ya da hiç yoktur.
  • Alt epidermisteki stoma sayısı ise üst epidermise göre daha fazladır.
  • Epidermis hücreleri, mumsu salgılar üreterek kütikula tabakasını oluşturur.

  • Karada yaşayan bitkilerin çoğunda kütikula, yaprağın üst kısmında daha kalındır.
  • Hem alt hem de üst epidermis hücrelerinde kloroplast bulunmadığı için bu hücreler fotosentez yapamaz.
  • Yaprağın üst ve alt epidermisinde bulunan stomaların hemen altında hava boşlukları bulunur.
  • Bu boşluklar, mezofil tabakası içine doğru uzanmıştır.
  • Boşlukların içi, sürekli hava ve su buharı ile doludur.
  • Bu sayede gaz alışverişi ve terleme verimli gerçekleşir.
  • Mezofil, yaprağın üst ve alt epidermisi arasında kalan bölümdür.
  • Bu bölümde yer alan hücreler, fotosentez için özelleşmiş parankima hücreleri ve iletim demetleridir.

Yaprak Sapı

  • Yaprak ayasını gövdeye bağlayan kısımdır.
  • Yaprak ayasının güneş ışığından en verimli şekilde yararlanmasını sağlar.
  • Yaprak sapından yaprak ayasına ulaşan ksilemler, yaprağa ihtiyaç duydukları su ve minerali taşır.
  • Yaprakta üretilen besin maddeleri, floemlerle yaprak sapından gövdeye ve oradan da bitkinin diğer kısımlarına taşınır.
  • Genellikle tek çenekli bitkilerin yapraklarında bir sap bulunmaz.
  • Yapraklar doğrudan gövdeye bağlıdır.

Kök, Gövde ve Yapraklarından Yararlanılan Bitkiler

  • Bitkiler günlük hayatta besin üretiminde; kıyafet, mobilya ve kâğıt yapımında; inşaat alanında ve hastalıkları tedavi etmede kullanılabilir.
  • Bazı bitkilerin köklerinde, sürgün sistemde fotosentez sonucu üretilmiş olan organik moleküller depo edilir.
  • Bazıları besin olarak tüketilen bu kökler, günlük hayatta çiğ veya pişirilerek tüketilebilir.

  • Havuç, turp, pancar, kereviz ve şeker pancarı gibi bitkiler bu tür bitkilere örnek verilebilir.
  • Şeker kamışı, patates ve yer elması gibi bitkiler gövdesinde besin depo eden bitkilere örnek verilebilir.
  • Fotosentezle enerji dönüşümü gerçekleştiren ve besin kaynağı olarak yaprakları yenen bitkilere marul, ıspanak, ebegümeci, semizotu, dereotu, nane, maydanoz, tere, roka, pazı, kereviz, kuzukulağı, lahana, oğul otu, fesleğen, kekik ve biberiye gibi bitkiler örnek verilebilir.
  • Nane, fesleğen, kekik, biberiye gibi bitkiler kurutularak baharat olarak da tüketilir.

  • Yeşil soğan ve pırasanın da yenen kısmı yapraktan oluşmaktadır.
  • Salata veya yemek olarak sofraları süsleyen bu sebzeler, vitamin ve mineral açısından oldukça zengindir.
  • Sağlıklı beslenmek için sebze ve meyveler günlük öğünlerde mutlaka tüketilmelidir.

Tıbbi Bitkiler

  • Bitkiler, içerdikleri etkili bileşikler nedeniyle hastalıkların tedavisinde de kullanılır.
  • Tedavi ve hastalıkları önleyici olarak ilaç yapımında kullanılan bitkilere tıbbi bitkiler adı verilir.

  • Bu bitkilerin yaprak, kök, çiçek, tohum, kabuk gibi kısımları veya tamamı tedavi amaçlı kullanılır.
  • Anadolu’da efsaneleşmiş olan Lokman Hekim ve İbn-i Sina yaşadıkları dönemde çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde tıbbi bitkileri kullanmışlardır.
  • Türkiye florasında bulunan bitkilerin 1000 kadarı ilaç ve baharat yapımında kullanılan bitkilerdir.
  • Günümüzde tıbbi ve aromatik bitkiler; ilaç, parfüm, kozmetik, diş macunu, sabun, şeker sanayisinde ve baharat yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.
  • Bu grup bitkiler, geçmişten günümüze miras bırakılan büyük bir hazinedir.
  • Bu hazinenin gelecek kuşaklara ulaşması için tıbbi bitkileri toplayan kişiler mutlaka bilinçlendirilmelidir.
  • Bitkiler doğadan toplanırken sonraki yıl da bitkinin varlığının devam etmesi için bitkinin bir bölümü arazide bırakılmalı, sadece kullanılacak kısmı toplanmalı, kalması gereken kısımlara zarar verilmemelidir.
  • Tıbbi bitkilere; kekik, adaçayı, biberiye, kantaron, zencefil, ıhlamur, ekinezya, nane, tarçın, fesleğen, defne ve papatya örnek verilebilir.

DİKKAT!!!

  • Halk arasında alternatif tedavi adı altında çok yaygın kullanılan bitkilerle tedavide çok dikkatli olmak gerekir.
  • Bitkilerin içerdikleri etken maddeler bilinçsiz kullanıldığında veya bitkilerde doğru tür kullanılmadığında çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir.
  • Bitkilerle tedavide; kullanılan bitkinin etken maddesi, yan etkileri ve doğru kullanım miktarı bilinmelidir.

Bitki Gelişiminde Hormonların Etkisi

  • Büyüme, hem hücre bölünmesini hem de hücre genişlemesini içerir.
  • Yeni oluşan hücrelerin büyümesini, farklılaşma aşaması izler.
  • Farklılaşma, hücrelerdeki aktif gen bölgesinin değişmesiyle gerçekleşir.
  • Aktif hâle gelen genlerin ürünleri, doku ve organların şekil almasını sağlar.
  • Büyüme ve gelişme, genler tarafından kontrol edilse de büyümede çevresel faktörler ve hormonlar da oldukça önemlidir.

  • Çünkü bitkilerde sinir sistemi bulunmaz.
  • Doku ve organlar arasındaki iletişim ve koordinasyon, kimyasal uyarıcılar olan hormonlarla sağlanır.
  • Bitkide görev alan hormonlar, belirli bir dokudan salgılanır ve başka tarafa taşınabilir.
  • Her hormonun etki ettiği özel hedef hücreleri vardır.
  • Hormonlar, çok az miktarda olmalarına rağmen etkileri çok fazla olan organik maddelerdir.
  • Hormonlar, günümüzde laboratuvar koşullarında yapay olarak da üretilmektedir.
  • Bitkilerde; çimlenme, hücre bölünmesi, büyüme ve gelişme, çiçek açma, meyve oluşumu, yaprak dökümü, stomaların açılıp kapanması, bitkinin ışığın geldiği tarafa doğru yönelmesi, yaprak ve çiçeklerin solması ve yaşlanması, yaprak dökümü, tohum ve tomurcukların uyku hâlinde kalması, bitkinin kış koşullarına uyum sağlaması gibi olaylar hormonlarla kontrol edilir.

Bitkilerde Üretilen Başlıca Hormonlar

Bitkilerde üretilen başlıca hormonlar;

1. Oksin,

2. Giberellin,

3. Sitokinin,

4. Etilen ve

5. Absisik asittir.

Bu hormonlardan oksin, sitokinin ve giberellin hormonları büyümeyi teşvik ederken; etilen ve absisik asit, büyümeyi engeller.

Oksin

  • Bitkilerde keşfedilen hormonlardan ilki oksindir.
  • Bitkinin sürgün uçlarında (meristem dokularında), gelişmekte olan genç yapraklarında, tohum embriyosunda ve gelişmekte olan meyvelerinde sentezlenir.
  • Bitkinin bu meristematik bölgelerinde mitozu hızlandırır ve büyümeyi sağlar.

Oksin'in Etkisi

  • Oksinler, hücre duvarına etki ederek hücrenin uzamasını ve büyümesini sağlar.
  • Yan köklerin gelişimini uyararak kökün toprağın içine doğru büyümesinde rol oynar.
  • Kambiyum hücrelerinin bölünmesini uyarır ve sekonder meristemi aktif hâle getirir. Hücrelerde farklılaşmayı, teşvik eder.
  • Gövdede bulunan ve dal oluşumunu sağlayan yanal tomurcukların gelişimini engeller.
  • Bu sayede bitki ürettiği enerjinin büyük bir kısmını boyca uzamada kullanabilir.
  • Oksin bu özelliği sayesinde bitkiyi ışıktan maksimum düzeyde yararlanacağı büyüklüğe getirir.
  • Meyve gelişimini uyarır, yaprak ve meyvelerin dökülmesini engeller.

  • Oksinin büyümeye etkisi, her organda belirli değerler arasında maksimumdur.
  • Oksinin olması gereken miktardan fazla olması, etkisini azaltır.
  • Bulunduğu organda toksik etki yaparak ya da etilen üretilmesine sebep olarak büyümeyi engeller.
  • Örneğin gövde gelişimini uyaran oksin miktarı, köklerin büyümesi için gerekli oksin miktarından oldukça farklıdır.
  • Sentetik oksinler, geçmiş yıllarda yabani otları yok etmek amacıyla üretilmiştir.
  • Bu maddeler, öncelikle geniş yapraklı yabancı otlar üzerinde etkili olup çimlere ve diğer bitkilere zarar vermemiştir.
  • Ancak bazı bilim insanlarının bitki öldürücü bu tür ilaçlara (herbisit) maruz kalan insanlarda kanser ve kanser bağlantılı hastalıklara yakalanma riskinin arttığını açıklamasıyla bu tür ilaçların kullanımı tartışmalı hâle gelmiştir.

Giberellin

1. Bitki kökü,

2. Genç yapraklar,

3. Tohum embriyosu ve

4. Meristematik dokularda üretilir.

  • Tohumda dormansinin kırılması, tohumu uyku hâlinden çıkararak çimlenmeyi başlatır.
  • Protein sentezini hızlandırır.
  • Çimlenmede rol oynayan ve nişastayı parçalayan hidroliz enzimlerinin sentezini teşvik eder.
  • Hücre bölünmesini uyararak gövde boyunun uzamasını sağlar.
  • Bu nedenle giberellin eksikliğinde kısa gövdeli bitkiler oluşur.

  • Giberellin çiçeklenmeyi teşvik eder.
  • Meyvenin sayısını ve büyüklüğünü artırır.
  • Bu özelliği tarımsal üretim açısından önemlidir.
  • Giberellin hormonu verilen üzümlerde salkımın sap uzunluğu artar, salkımda daha seyrek ve daha büyük üzüm taneleri gelişir.

Absisyon Nedir?

  • Bitkilerin büyüme ve gelişmelerinin gözle görülen en belirgin belirtilerinden biri, ilkbaharda yapraklanıp sonbaharda yapraklarını dökmesidir.
  • Bitkilerin belli dış ve iç şartların etkisi ile yapraklarını kaybetmelerine neden olan olaya absisyon (yaprak dökümü) denir.

Sitokinin

  • Kök uçlarında üretilir ve bitkinin topraktan aldığı suyla diğer organlara taşınır.
  • Ayrıca tohumdaki embriyo ve büyümekte olan yaprak ve meyvelerde de üretilir.
  • Hücre bölünmesini teşvik eder.
  • Sitokininler, tek başlarına etki gösteremez.
  • Meristematik hücrelerin farklılaşması için sitokininler, oksinler ile etkileşime geçer.
  • Laboratuvar ortamında meristem hücresine uygulanan oksin ve sitokinin oranları belirli düzeylerde verildiğinde hücre bölünmeleri, devamında da bir hücre kümesi oluşur.
  • Kümedeki hücreler henüz farklılaşmamıştır.
  • Bu yapı kallus adını alır.
  • Ortamdaki sitokinin oranı artırıldığında kallustaki hücrelerin farklılaşmasıyla sürgün sistemi gelişir.
  • Ortamdaki oksin oranı artırıldığında ise kallustaki hücrelerin farklılaşmasıyla kök sistemi gelişir.

Sitokonin Etkisi

  • Sitokininler yapraklarda yaşlanmayı geciktirir.
  • Sitokininler azaldığında yapraklar hızla yaşlanır ve dökülür.
  • Bu nedenle çiçekçiler tarafından bitkinin yaşlanmasını geciktirmek için kullanılır.
  • Bitkilerde tohum çimlenmesi, sürgünlerin uyku hâlinden çıkması ve bunun sonucunda yan dal oluşumu, çiçek gelişimi, sürgün uçlarında apikal meristemlerin oluşması, besin taşınması ve kloroplast organelinin oluşmasında görev alır.
  • Hücrelerde protein, DNA ve RNA sentezini artırır.

Etilen

  • Bitkiler; kuraklık, su baskını, enfeksiyon gibi streslere yanıt olarak etilen üretir.
  • Bitkinin tüm organlarında üretilebilir.
  • Etilen; olgunlaşan meyveler, yaşlanan yapraklar, çiçekler ve meristematik bölgelerde bol miktarda üretilir.
  • Bunun yanı sıra meyve olgunlaşması sırasında da etilen üretilir.
  • Etilenin etkisiyle hücre çeperi enzimlerle parçalanır, nişastanın hidroliz edilmesi ile açığa çıkan glikoz, meyvenin tatlanmasını sağlar.
  • Etilen, bir gaz olduğundan bulunduğu ortamdan kolayca yayılarak diğer meyveleri de olgunlaştırır.
  • Ancak meyve olgunlaştıktan sonra etilen üretimi devam ederse meyve çürür.
  • Etilen, yaprakların ve çiçeklerin yaşlanmasına ve solmasına neden olur.
  • Yaprak dökümünü uyarır.
  • Bitkilerde programlanmış hücre ölümlerinin gerçekleşmesinden sorumludur.

Absisik Asit (ABA)

  • Özellikle kuraklık stresi altındaki bitkilerde bol miktarda sentezlenen ve genellikle büyümeyi engelleyen hormondur.
  • Bu hormon, yapraktaki kloroplastlardan; tohum, meyve, kök ve gövde yapılarından; hemen hemen tüm bitki hücrelerinden sentezlenebilir.
  • Tohumun ve tomurcukların uyku hâlinin başlamasını ve bu durumun devamını sağlar.
  • Uygun olmayan koşullarda tohumun çimlenmesini engeller.
  • Bitkiler, tohum oluşturduktan sonra tohumun üzerini bu hormonla kaplar.
  • Bu hormonun suyla uzaklaştırılması sonucu tohum dormansisi (uyku hâli) sona erer ve çimlenme başlar.
  • Absisik asit; hücre bölünme hızının azaltılmasına, yeşil yaprakların yerini koruyucu pulların almasına neden olur.
  • Ayrıca çok sıcak havalarda strese giren bitkilerde fazla su kaybını engellemek için stomaların kapanmasını sağlar.
  • Bitkinin kurumaya karşı direncini artırır.

Bitkilerde Hareket

► Bitkiler kökleriyle toprağa bağlı olduklarından hayvanlar gibi aktif olarak yer değiştirme hareketi yapamaz.

► Ancak çevreden gelen uyaranlara karşı da duyarsız kalmaz.

► Çevreden gelen uyarıları algılayan bitkiler, uyarılara uygun yanıtlar oluşturmaya çalışır.

► Çünkü içinde bulundukları ortamdan daha fazla yararlanmak ister.

► Bitkiler bir uyarı olduğu zaman çeşitli tepkiler vererek hareket eder.

Tropizma Hareketleri

► Bitkilerde yön değişimi şeklinde verilen tepkiler, uyarının geliş yönüne bağlıdır.

► Tepki, uyarı yönünde veya uyarının tersi yönde olabilir.

► Bu yönelme hareketine tropizma denir.

► Kısacası tropizma, uyaranın yönüne bağlı durum değiştirme hareketleridir.

► Bitkinin büyüyen ve uzayan kısımlarında gerçekleşir.

► Eğer tropizma hareketleri; uyarana doğru ise pozitif tropizma, uyarı yönüne ters ise negatif tropizma adını alır.

► Tropizma hareketleri, oksin hormonunun düzensiz dağılımı sonucu ortaya çıkan asimetrik büyümeden kaynaklanır.

► Tropizma hareketleri, uyaranın çeşidine göre adlandırılır.

► Bitkilerde uyaranın yönüne bağlı olan tropizma (yönelim) ve

► Uyaranın yönüne bağlı olmayan nasti (salınım, ırganım) hareketleri gözlenir.

Fototropizma

► Fototropizmabitkinin ışık uyaranına karşı gösterdiği yönelme hareketidir.

► Bitkinin gövde ucundan salgılanan oksin hormonu; ışığın olmadığı tarafta daha fazla, ışığın doğrudan geldiği tarafta daha az birikir.

► Bunun sonucu olarak güneş görmeyen bölgelerde büyüme hızlı, güneş gören tarafta büyüme yavaş olur.

► Birikim, asimetrik büyümeye sebep olur.

► Bu durum bitkinin güneş ışığının geldiği tarafa yönelmesini sağlar.

► Cam kenarına konan çiçeklerin yapraklarının cama doğru yönelmesi bu nedenledir.

Negatif - Pozitif Fototropizma

► Bitkinin bir organının ışık kaynağına doğru yönelim göstermesi pozitif fototropizma, ışık kaynağından uzaklaşması ise negatif fototropizma olarak adlandırılır.

► Örneğin içinde su bulunan bir cam kapta yetiştirilen bir bitkinin gövdesinin güneş ışığına doğru yönelmesi pozitif fototropizma, köklerinin Güneş ışığının tersi yöne yönelmesi negatif fototropizmadır.

Tropizmada Oksin Hormonunun Etkisi

► Bilim insanları ışığı algılayan mekanizmanın koleoptildeki yerini merak etmiştir.

► Daha sonra mekanizmanın koleoptilin ucunda mı yoksa koleoptilin tabanında mı olduğunu belirlemek için deneyler yapmışlardır.

► Koleoptiller kullanılarak yapılan deneyde kontrol grubuna koleoptiller olduğu gibi yerleştirilmiştir.

► Deney grubunun birinde koleoptil uçları, ışık geçirmeyen bir malzeme ile kaplanmış; deney grubunun diğerinde de koleoptil tabanı, aynı ışık geçirmeyen malzeme ile kaplanmıştır.

Koleoptil

Koleoptil, çimlenmekte olan bitki sürgününün açılmamış olan yaprağını saran silindir biçimindeki yapıdır.

► Bütün koleoptiller, bir taraftan gelen ışığın önüne yerleştirilmiştir.

► Bilim insanları ışığı algılayan mekanizmanın koleoptilin ucunda yer alması durumunda ilk deney grubundaki koleoptilin ışığın geldiği tarafa yönelemeyeceğini öngörmüşlerdir.

► Işığı algılayan mekanizmanın koleoptil tabanında olması durumunda da ikinci deney grubundaki koleoptilin ışığın geldiği tarafa yönelemeyeceğini düşünmüşlerdir.

► Deney sonuçlarına baktıklarında ilk deney grubundaki koleoptillerin ışığın geldiği yöne doğru yönelmediği, diğer koleoptillerin ise ışığın geldiği yöne doğru yöneldiğini gözlemlemişlerdir.

► Bu deneyler sonunda ışığı algılayan mekanizmanın koleoptilin ucunda bulunduğu ve bu mekanizmanın koleoptilin ışığa doğru yönelmesini sağladığı görülmüştür.

Agar Bloğu

► Daha sonraki yıllarda bilim insanları ışığı algılayan mekanizmanın koleoptil boyunca hareket eden ve koleoptilin bükülmesine neden olan bir kimyasal olduğunu düşünmüştür.

► Koleoptilin ucunun tabana doğru hareket eden bir kimyasal madde sentezleyip sentezlemediğini test etmek için deneyler yapmışlardır.

► Deneyde bir koleoptilin ucu kesilmiş ve bir agar bloğu (koleoptilin ucundan üretilen herhangi bir kimyasal maddeyi emmek için) üzerine yerleştirilip yaklaşık bir saat beklenmiştir.

► Daha sonra agar blok, ucu kesilmiş koleoptillerin üzerlerine farklı konumlarda yerleştirilmiştir.

► Bilim insanları, bir kimyasal maddenin koleoptil ucundan agar üzerine taşındığını tespit etmişlerdir.

► Kimyasal maddenin agar bloktan kesilmiş koleoptillerin içine doğru hareket ederek koleoptillerin yönelmesini sağlayacağı fikrini benimsemişlerdir (Karanlıkta ve ışığın belli bir yönden gelmediği durumlarda).

► Agar bloğu başı kesilen koleoptilin tam üzerine yerleştirdiklerinde koleoptilin bükülmeden düz büyüdüğünü ancak kesik olan baş kısmının bir tarafına yerleştirdiklerinde koleoptilin o taraftan daha fazla büyüdüğünü tespit etmişlerdir.

► Koleoptilin ucundan agar blok üzerine geçen kimyasal maddenin koleoptilin bir tarafını diğer tarafa göre daha hızlı büyüttüğüne karar vermişlerdir.

► Bu düzensiz büyüme (asimetrik büyüme), koleoptilin yönelmesine neden olmuştur.

► Bilim insanları bu kimyasal maddeye oksin adını vermiştir.

Gravitropizma (Geotropizma)

► Bitkinin yer çekimi etkisine bağlı gösterdiği yönelim hareketine gravitropizma denir.

► Bitki kökü; yer çekimi doğrultusunda, gövde ise yer çekimi doğrultusuna ters yönde yönelim gösterir.

► Buna bağlı olarak kökte pozitif gravitropizma görülür.

► Kökte görülen bu yönelim, bitkinin toprağa bağlanmasını kolaylaştırır.

► Gövdesinde ise negatif gravitropizma görülür.

Hidrotropizma

► Hidrotropizma, Bitki köklerinin suya doğru yönelim göstermesidir.

► Su kenarı ve sulak alanlara yakın bölgelerde yaşayan bitkilerin köklerinin su birikintisine doğru yönelim göstermesi bu duruma örnek verilebilir.

Travmatropizma

► Travmatropizma, bitkilerde herhangi bir yaralanma durumunda görülen yönelme hareketidir.

► Örneğin bir bitkinin kökü yaralandığında yara bölgesinden hormon salgılanır.

► Bu hormonun etkisiyle kök, yara bölgesinin tam tersi yönde büyümeye devam eder.

Kemotropizma

► Bitki köklerinin toprakta bulunan farklı kimyasal maddelere karşı gösterdiği yönelim hareketidir.

► Örneğin bitki köklerinin büyüme ve gelişmesi için gerekli olan gübre, su gibi yararlı maddelere doğru büyüyerek yaklaşmasına pozitif kemotropizma;

► Aşırı tuz, kireç gibi zararlı maddelerin bulunduğu bölgenin ters yönüne büyüyerek uzaklaşmasına negatif kemotropizma denir.

Tigmotropizma

► Tigmotropizma, bitkilerin dokunma uyarısına karşı gösterdiği yönelim hareketleridir.

► Özellikle sarılıcı bitkiler, dik duramadıkları için destek arar.

► Sarmaşık ve asma gibi bitkiler, bir desteğe temas ettiklerinde desteğe sarılarak büyür.

► Bitkinin sarılarak büyümesi olayı tigmotropizmadır.

Nasti Hareketleri

► Bitkilerde uyaranın yönüne bağlı olmadan gerçekleşen hareketlere nasti hareketleri denir.

► Nasti hareketleri, hücrelerdeki turgor basıncındaki değişimler sonrasında gerçekleşir.

► Bitki, nasti hareketlerinde uyartının geldiği yönü önemsemeden bütün kısımları ile uyarana tepki gösterir.

► Bu nedenle nasti hareketlerinde uyarana doğru büyüme ya da uyaranın tam tersi yönüne büyüyerek uyarandan uzaklaşma gibi durumlar görülmez.

Başlıca nasti hareketleri;

- Fotonasti,

- Termonasti ve,

- Sismonastidir.

Fotonasti

► Fotonasti, ışık etkisiyle görülen nasti hareketleridir.

► Birçok bitki türünde ışık, çiçeklerin açılmasını sağlarken bazı bitki türlerinde çiçeklerin kapanmasına neden olur.

► Örneğin akşam sefası bitkisinin çiçeklerinin gündüz ışık şiddetine bağlı olarak kapanması karanlıkta da açılması fotonastidir.

Termonasti

► Termonasti, sıcaklık değerlerindeki değişikliklerin neden olduğu nasti hareketleridir.

► Lale çiçeğinin sıcaklık değişimlerine yanıt olarak açılıp kapanması, bu duruma örnek verilebilir.

► Lale bitkisi 5 - 10°C’de çiçek açmazken 15 - 20°C’lik bir ortamda çiçek açar.

Sismonasti

     Bitkiler, çevresel uyaranlara yanıt olarak çeşitli hareketler sergileyebilirler. Bu hareketler, bitkilerin hayatta kalma ve üreme şanslarını artırmak için geliştirdikleri adaptasyonlardan biridir. Sismonasti, bitkilerin mekanik uyarılara (dokunma, titreşim gibi) verdiği yanıt olarak gerçekleşen bir nasti hareketidir. Bu hareket, özellikle bazı bitki türlerinde oldukça belirgindir ve bitkilerin çevresel etkileşimlerine dair önemli ipuçları sunar.

     Sismonasti, Yunanca "sismos" (sarsıntı) ve "nasti" (hareket) kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir. Bitkilerin dokunma, titreşim veya sarsıntı gibi mekanik uyaranlara karşı verdiği hareket yanıtıdır. Bu tür hareketler, bitkinin uyaranın yönüne bağlı olmaksızın belirli bir hareket paternine sahip olmasını sağlar. Sismonasti, bitkilerin uyaranlara karşı daha hızlı ve etkili bir şekilde tepki vermelerini sağlar.

     Sismonastiye en iyi bilinen örneklerden biri, Mimosa pudica (duyarlı bitki) (Küstüm Otu) bitkisidir. Bu bitki, yapraklarına dokunulduğunda veya sarsıldığında yapraklarını hızla kapatarak tepki verir. Bu hareket, bitkinin potansiyel tehditlere karşı korunma mekanizması olarak yorumlanabilir. Benzer şekilde, Venus flytrap (Dionaea muscipula) bitkisi de avının dokunması sonucu tuzak yapraklarını hızla kapatarak avını yakalar. Bu hareket de bir sismonasti örneğidir.

     Sismonastik hareketlerin arkasında bitkilerin hücre yapısında ve su potansiyelinde meydana gelen değişiklikler yatmaktadır. Dokunma veya sarsıntı gibi mekanik uyaranlar, bitkilerin hücre zarlarında elektriksel sinyallerin oluşmasına neden olur. Bu sinyaller, hücreler arası iyon dengesini ve su hareketini etkiler. Örneğin, Mimosa pudica bitkisinde uyaran alındığında yaprak sapındaki hücreler hızla su kaybeder ve yapraklar kapanır. Bu hareket, uyaranın sona ermesinden sonra hücrelerin yeniden su almasıyla eski haline döner.

     Sismonastik hareketler, bitkilerin hayatta kalma stratejilerinin bir parçasıdır. Bu hareketler, bitkilerin otobur hayvanlardan korunmalarına, çevresel stres faktörlerine hızlı yanıt vermelerine ve avlanma mekanizmalarını geliştirmelerine yardımcı olur. Evrimsel olarak, sismonastik yetenekler, bitkilerin belirli ekolojik nişlerde başarılı olmalarını ve rekabet avantajı kazanmalarını sağlar.

     Sismonasti, bitkilerin mekanik uyaranlara karşı verdiği duyarlı hareketlerin bir örneğidir. Bu hareketler, bitkilerin çevreleriyle etkileşimlerini ve hayatta kalma stratejilerini anlamak açısından büyük öneme sahiptir. Mimosa pudica ve Venus flytrap gibi bitkiler, sismonastik hareketlerin en bilinen örneklerindendir ve bu hareketlerin arkasındaki biyolojik mekanizmalar, bitki biyolojisinin heyecan verici konularından biridir.

Fotoperiyodizm: Bitkilerin Işık Süresine Tepkisi

     Bitkiler, çevresel faktörlere duyarlı organizmalardır ve büyüme, gelişme ve üreme süreçlerini optimize etmek için çeşitli uyaranlara yanıt verirler. Bu uyaranlar arasında ışık, bitkilerin yaşam döngülerini düzenlemede önemli bir rol oynar. Fotoperiyodizm, bitkilerin gece ve gündüz uzunluğuna (ışık süresine) bağlı olarak fizyolojik ve gelişimsel tepkiler vermesidir. Bu özellik, bitkilerin uygun zamanlarda çiçek açma, yaprak dökme ve diğer gelişimsel olayları gerçekleştirmesini sağlar.

    Fotoperiyodizm, bitkilerin ışık ve karanlık sürelerinin değişimlerine verdiği biyolojik tepkilerdir. Bitkiler, yıl içindeki gün uzunluğundaki değişiklikleri algılayarak, çiçeklenme, yaprak dökme ve dormansi gibi süreçlerini düzenlerler. Bu süreç, bitkilerin mevsimsel değişimlere uyum sağlamalarına ve hayatta kalmalarına yardımcı olur.

Fotoperiyodizmin Çeşitleri

Fotoperiyodizmin bitkilerde üç ana tipi vardır:

1. Kısa Gün Bitkileri: Bu bitkiler, günlerin kısa olduğu dönemlerde çiçek açarlar. Genellikle sonbahar ve kış aylarında çiçeklenirler. Örneğin, krizantem ve soya fasulyesi kısa gün bitkileridir.

2. Uzun Gün Bitkileri: Bu bitkiler, günlerin uzun olduğu dönemlerde çiçek açarlar. Genellikle ilkbahar ve yaz aylarında çiçeklenirler. Örneğin, buğday, yulaf ve marul uzun gün bitkileridir.

3. Nötr Gün Bitkileri: Bu bitkiler, gün uzunluğuna bağımlı olmaksızın çiçek açabilirler. Çiçeklenme süreçleri daha çok sıcaklık ve diğer çevresel faktörlere bağlıdır. Domates ve pirinç nötr gün bitkilerine örnektir.

Fotoperiyodizmin Mekanizması

     Fotoperiyodik tepkiler, bitkilerin yapraklarında bulunan fitokrom adlı ışık algılayıcı pigmentler tarafından kontrol edilir. Fitokromlar, kırmızı ve uzak kırmızı ışığı algılayarak bitkilerin gece ve gündüz uzunluğunu belirlemelerine yardımcı olur. Fitokrom sisteminin aktif ve inaktif formları arasındaki denge, bitkilerin ışık sürelerini algılamasını sağlar.

      Bitkiler, belirli bir kritik gün uzunluğunun altına veya üstüne maruz kaldıklarında çiçeklenmeyi başlatan hormonlar (örneğin florijen) üretirler. Bu hormonlar, bitkinin çeşitli kısımlarına taşınarak çiçeklenmeyi tetikler. Bu şekilde, bitkiler uygun mevsimlerde çiçek açarak tozlaşma ve tohum üretimini maksimize ederler.

Fotoperiyodizmin Ekolojik ve Tarımsal Önemi

     Fotoperiyodizm, bitkilerin mevsimsel değişimlere uyum sağlamasında kritik bir rol oynar. Bitkiler, fotoperiyodik yanıtları sayesinde en uygun zamanlarda çiçek açar ve tohum üretirler. Bu, bitkilerin ekolojik nişlerinde başarılı olmalarını sağlar.

    Tarımsal açıdan, fotoperiyodizm bilgisi, çiftçilerin ürün verimini artırmak için bitki yetiştirme zamanlamasını optimize etmelerine yardımcı olur. Örneğin, kısa gün bitkileri ve uzun gün bitkilerinin ekim zamanlaması, doğru çiçeklenme ve hasat zamanını belirlemek için önemlidir.

     Fotoperiyodizm, bitkilerin ışık sürelerine verdiği karmaşık ve hayati bir tepkidir. Bu fenomen, bitkilerin mevsimsel değişimlere uyum sağlamalarını ve hayatta kalmalarını kolaylaştırır. Fotoperiyodizmin anlaşılması, hem temel biyoloji hem de tarım uygulamaları açısından büyük öneme sahiptir.

Kısa Gün Bitkileri

► Kısa gün bitkileri; genel olarak gece süresinin gündüz süresinden daha uzun olduğu yaz sonu, sonbahar veya kış mevsimlerinde çiçek açar.

► Bu bitkilerin çiçeklenmesi için gün uzunluğunun kritik değerin altına düşmesi, gece uzunluğunun kritik değerin üzerine çıkması gerekir.

► Genellikle kritik gün uzunluğundan (14 saat) daha kısa bir gün uzunluğu gereklidir.

► Atatürk çiçeği, çuha çiçeği, kasımpatı, yaban mersini, sütleğen, çilek, bazı soya fasulyesi çeşitleri, patates vb. bitkiler kısa gün bitkilerine örnek olarak verilebilir.

Uzun Gün Bitkileri

► Uzun gün bitkileri, genel olarak ilkbahar sonunda ve yaz başında çiçeklenen bitkilerdir.

► Bu dönemde gündüz süresi gece süresinden daha uzundur.

► Bu bitkilerin çiçek açması için gün uzunluğunun kritik değerin üzerine çıkması, gece uzunluğunun kritik değerin altına düşmesi gerekir.

Nötr Gün Bitkileri

► Nötr gün bitkilerinde çiçeklenme, fotoperiyottan ya da gündüz süresinin uzunluğundan etkilenmez.

► Fotoperiyodun dışındaki sinyallere tepki olarak çiçek açar.

► Örneğin bazıları mevsimsel yağışlardaki değişimlere tepki olarak çiçek açarken bazıları da belirli bir büyüklüğe ulaştıklarında çiçek açar.

► Pirinç, karahindiba, ayçiceği, pamuk, asma fidanı, karanfil, domates ve salatalık gibi bitkiler nötr gün bitkilerine örnek gösterilebilir.

Konuya Ait Çıkmış Sorular

Soru 1.

Bitkilerde fotosentez, yaprağın aşağıda verilen yapılarının hangisinde gerçekleşir?

(2010-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. Soymuk boru hücrelerinde
B. Arkadaş hücrelerinde
C. Kütikula tabakasında
D. Palizat parankima hücrelerinde
E. Odun boru hücrelerinde

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 2.

I. Asma bitkisinin dokunduğu bir dala zamanla sarılması

II. Akşamsefası bitkisinin çiçeklerinin aydınlıkta kapanıp karanlıkta açılması

III. Bitki köklerinin toprağın derinliklerine doğru uzaması

IV. Küstüm otu bitkisinin dokununca yaprakçıklarını kapatması

Yukarıdakilerden hangileri, yönelim hareketi olarak kabul edilemez?

(2010-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. I ve II
B. I ve IV
C. II ve III
D. II ve IV
E. III ve IV

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 3.

Aşağıdakilerden hangisi odunsu bitkilerde suyun köklerden yaprağa taşınmasında etkili faktörlerden biri değildir?

(2010-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. Odun boruların kılcal yapıya sahip olması
B. Yapraklardan terlemeyle su yitirilmesi
C. Su moleküllerinin yarattığı kohezyon kuvveti
D. Kökteki emici tüylerde ozmotik basıncın yüksek olması
E. Soymuk borularında taşınan besin maddelerinin ozmotik basıncı artırması

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 4.

Sürekli bölünebilme yeteneğiyle bitkinin enine ve boyuna büyüyebilmesini sağlayan doku aşağıdakilerden hangisidir?

(2011-Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS))

A. Parankima
B. Meristem
C. Sklerenkima
D. Periderm
E. Kollenkima

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 5.

Bitkilerde vasküler (damar) kambiyumunun özellikleriyle ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

(2011-Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS))

A. Kök ve gövdenin enine büyümesini sağlar.
B. Odunsu bitkilerde bulunur.
C. İletim demetlerinin oluşumunu sağlar.
D. Bitkilerin gövdesinde büyüme halkalarını oluşturur.
E. Epidermis hücrelerini oluşturur.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 6.

Işıklı ortamda büyütülen aynı tür iki bitkiyle aşağıdaki düzenekler hazırlanıyor Birinci düzenekte bitki sabit tutulurken ikinci düzenekte bitki ok yönünde sürekli döndürülüyor.

Bir süre sonra, bu bitkilerle ilgili

I. Birinci düzenekte, bitkinin kökü aşağı yönelir

II. Birinci düzenekte, bitkinin gövdesi yukarı yönelir

III. İkinci düzenekte, bitkinin kökünde yönelim olmaz

IV. İkinci düzenekte, bitkinin kökü aşağı yönelir

V. İkinci düzenekte, bitkinin gövdesi yukarı yönelir

İfadelerinden hangileri yanlıştır?

(2011-Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS))

A. I ve IV
B. II ve IV
C. II ve V
D. III ve V
E. IV ve V

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 7.

Bitkiler, çiçeklenme için gereksinim duydukları ışık alma sürelerine göre uzun gün bitkisi ya da kısa gün bitkisi olarak isimlendirilir. Bir uzun gün bitkisiyle bir kısa gün bitkisi farklı ışık alma sürelerine tabi tutulduğunda gerçekleşen çiçeklenme durumları aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Bu deneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

(2011-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. Uzun gün bitkisi, ışık alma süresi 12 saatten fazla olduğunda çiçeklenmiştir.
B. Karanlık sürenin kırmızı ışıkla bölünmesi, ışık alma süresi 12 saatten az olsa da uzun gün bitkisinin çiçeklenmesini sağlamıştır.
C. Karanlık sürenin kırmızı ışıkla bölünmesi kısa gün bitkisinin çiçeklenmesini önlemiştir.
D. Kısa gün bitkisi, ışık alma süresi 12 saatten az olduğunda çiçeklenmiştir.
E. Aydınlık sürenin kesintiye uğratılması kısa gün bitkisinde, ışık alma süresi 12 saatten fazla olduğu durumdakinden farklı bir etki yaratmıştır.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Soru 8.

Bitkilerde primer ve sekonder büyümeyle ilgili

I. Otsu bitkilerde sadece primer büyüme görülür.

II. Odunsu bitkilerde kök ve gövdenin kalınlaşması sekonder büyüme ile gerçekleşir.

III. Odunsu bitkilerde primer büyüme, lateral meristem sayesinde gerçekleşir.

İfadelerinden hangileri doğrudur?

(MEBİ 06.01.2025 AYT Deneme Sınavı)

A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. Yalnız III
D. I ve II
E. II ve III

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...

Konu İle İlgili Sorular

Soru 1.

Bitkiler, çiçeklenme için gereksinim duydukları ışık alma sürelerine göre uzun gün bitkisi ya da kısa gün bitkisi olarak isimlendirilir. Bir uzun gün bitkisiyle bir kısa gün bitkisi farklı ışık alma sürelerine tabi tutulduğunda gerçekleşen çiçeklenme durumları aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Bu deneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

(2011-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. Uzun gün bitkisi, ışık alma süresi 12 saatten fazla olduğunda çiçeklenmiştir.
B. Karanlık sürenin kırmızı ışıkla bölünmesi, ışık alma süresi 12 saatten az olsa da uzun gün bitkisinin çiçeklenmesini sağlamıştır.
C. Karanlık sürenin kırmızı ışıkla bölünmesi kısa gün bitkisinin çiçeklenmesini önlemiştir.
D. Kısa gün bitkisi, ışık alma süresi 12 saatten az olduğunda çiçeklenmiştir.
E. Aydınlık sürenin kesintiye uğratılması kısa gün bitkisinde, ışık alma süresi 12 saatten fazla olduğu durumdakinden farklı bir etki yaratmıştır.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 2.

Aşağıdakilerden hangisi odunsu bitkilerde suyun köklerden yaprağa taşınmasında etkili faktörlerden biri değildir?

(2010-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. Odun boruların kılcal yapıya sahip olması
B. Yapraklardan terlemeyle su yitirilmesi
C. Su moleküllerinin yarattığı kohezyon kuvveti
D. Kökteki emici tüylerde ozmotik basıncın yüksek olması
E. Soymuk borularında taşınan besin maddelerinin ozmotik basıncı artırması

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 3.

I. Asma bitkisinin dokunduğu bir dala zamanla sarılması

II. Akşamsefası bitkisinin çiçeklerinin aydınlıkta kapanıp karanlıkta açılması

III. Bitki köklerinin toprağın derinliklerine doğru uzaması

IV. Küstüm otu bitkisinin dokununca yaprakçıklarını kapatması

Yukarıdakilerden hangileri, yönelim hareketi olarak kabul edilemez?

(2010-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. I ve II
B. I ve IV
C. II ve III
D. II ve IV
E. III ve IV

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 4.

Işıklı ortamda büyütülen aynı tür iki bitkiyle aşağıdaki düzenekler hazırlanıyor Birinci düzenekte bitki sabit tutulurken ikinci düzenekte bitki ok yönünde sürekli döndürülüyor.

Bir süre sonra, bu bitkilerle ilgili

I. Birinci düzenekte, bitkinin kökü aşağı yönelir

II. Birinci düzenekte, bitkinin gövdesi yukarı yönelir

III. İkinci düzenekte, bitkinin kökünde yönelim olmaz

IV. İkinci düzenekte, bitkinin kökü aşağı yönelir

V. İkinci düzenekte, bitkinin gövdesi yukarı yönelir

İfadelerinden hangileri yanlıştır?

(2011-Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS))

A. I ve IV
B. II ve IV
C. II ve V
D. III ve V
E. IV ve V

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 5.

Bitkilerde vasküler (damar) kambiyumunun özellikleriyle ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

(2011-Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS))

A. Kök ve gövdenin enine büyümesini sağlar.
B. Odunsu bitkilerde bulunur.
C. İletim demetlerinin oluşumunu sağlar.
D. Bitkilerin gövdesinde büyüme halkalarını oluşturur.
E. Epidermis hücrelerini oluşturur.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 6.

Bitkilerde primer ve sekonder büyümeyle ilgili

I. Otsu bitkilerde sadece primer büyüme görülür.

II. Odunsu bitkilerde kök ve gövdenin kalınlaşması sekonder büyüme ile gerçekleşir.

III. Odunsu bitkilerde primer büyüme, lateral meristem sayesinde gerçekleşir.

İfadelerinden hangileri doğrudur?

(MEBİ 06.01.2025 AYT Deneme Sınavı)

A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. Yalnız III
D. I ve II
E. II ve III

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 7.

Bitkilerde fotosentez, yaprağın aşağıda verilen yapılarının hangisinde gerçekleşir?

(2010-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS))

A. Soymuk boru hücrelerinde
B. Arkadaş hücrelerinde
C. Kütikula tabakasında
D. Palizat parankima hücrelerinde
E. Odun boru hücrelerinde

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 8.

Sürekli bölünebilme yeteneğiyle bitkinin enine ve boyuna büyüyebilmesini sağlayan doku aşağıdakilerden hangisidir?

(2011-Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS))

A. Parankima
B. Meristem
C. Sklerenkima
D. Periderm
E. Kollenkima

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


BiyolojiHikayesi

Öğrencilerimizin TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) gibi sınavlara hazırlanırken kullanabilecekleri bilgileri sunuyoruz. Biyoloji konularında güçlü bir temel oluşturmak ve sınav başarınızı artırmak için doğru adrestesiniz!

Bilgilerimiz

Adres

Efeler-Aydın

Email

info@biyolojihikayesi.com

Phone

................

Bülten

© Biyoloji Hikayesi. All Rights Reserved. Designed by Biyoloji Hikayesi
Distributed By: Hamza EROL